Dışarıda, bahçede dikili duran Maria’nın ayakları üşüyor ve uzun bir zamandır da sırt ağrıları çekiyor.  Maria bu soğuk kasım gününde dışarıda, anaokulunun bahçesinde çocukların iyi zaman geçirmeleri için onları gözetiyor. Bu, onun her gün yaptığı bir şey. Kendine hayli küçük gelen bir gocuk, su sızdıran bir yağmur pantalonu ve yeteri kadar sıcak ve su geçirmez olmayan ayakabılarıyla orada dikiliyor.  Gocukla pantolonu işverenden aldı ama ayakkabılar onun kendisine ait.

Maria’nın yeni iş kıyafetleriyle ilgili talebi, bu yılki iş kıyafetleri için ayrılan paranın kullanılıp tüketildiği gerekçesiyle rededildi. İşveren, okulun çalışanlara  yeni giysiler satın alabilmesi için Maria’nın gelecek yıla kadar beklemesi gerektiğini, ayrıca okul bütçesine dahil olmadığı için iş ayakkabısı alma hakkının da bulunmadığını belirtti.

İster belediyelere bağlı anaokullarında isterse normal okullarda  çalışsınlar pek çok çalışan için günün gerçeği böyle.

İş kıyafetlerini ve de iş ayakkabılarını hesaba katan bir bütçe değişikliği yapmak, en iyi tahminle iki yılı bulabiliyor. Belediyelerin değişik kurulları tarafından kararlaştırılan bir çerçeve bütçe, iki yıllık veya -öyle bir karar alınmışsa- daha uzun süreli bir plan olarak iş görüyor. Çerçeve ayrıca bütçe çalışmasının gelecek yıllarda nasıl yürütüleceğinin sınırını da belirliyor. Bu karar, belediyenin görevlileri tarafından hazırlanıyor ve belediyenin politikacıları tarafından onaylanıyor.

Hazırlık aşamasında belediyedeki görevliler, örneğin belediyenin büyümesi gibi konularda çeşitli tahminlerde bulunurlar. Bu tahminlere dayanarak, politikacılar daha sonra bütçeyi oluştururlar.

Yani Maria’nın maruz kaldığı durumu değiştirmek, belediye ait vergi gelirlerinin yeniden dağıtımını düzenleyeck siyasi bir iradeyi gerektiriyor. Şansı olmayanın belediyesi, bu tür değişiklikler yapmak istemeyen bir belediyedir. Daha da kötüsü, görevlilerin bunu yapmayı istemediği bir belediye ile iradeden yoksun  politikacıların varlığıdır. 

Vatandaşların parasını ”boşa harcamamak” bütün belediyelerin vizyonudur, ama bu tutumluluk çabasıyla belediyler çok temel bir şeyi, işveren olarak sorumluluklarını unutuyorlar. Bir işveren olarak, her şeyden önce sözleşmelere ama aynı zamanda yasalara bağlısınız. İsveç’te sahip olduğumuz en güçlü mevzuatlardan biri iş güvenliği mevzuatıdır. Bu, hem işvereni hem de çalışanı korumak için vardır. Bu yasada, personelin işini doğru bir şekilde yapabilmesi için doğru kıyafete veya ayakkabıya sahip olması yer alır. Yine de korunmaya en çok ihtiyaç duyan yurttaşlar olan  çocuklar ve gençlerle çalışan kişilere doğru ve uygun kıyafetler ve ayakkabılar temin etmeyen belediyeler çok fazladır.

Birçok kişi iş ayakkabısı gibi bir konunun banal bir konu olduğunu düşünebilir. Ancak iş ayakkabıları sorunu, belediyeler kötü yönetilen işletmelere benzer şekilde yönetildiklerinde neyin doğru yürümediğine işaret eder.  İşveren dünyasında yaygın bilinen bir gerçek şudur; kazanç getiren bir iş yerinizin olması için bu iş yerine yatırım yapmanız gerekir. Bu yatırım maaş ya da ayrıcalıklar şeklinde olabilir. Çünkü memnun bir çalışanın aynı zamanda üretken bir çalışan olduğu bilinir. 

Anaokullarında ve okullarda çalışan çoğu insanın gerçeği,  bir değişiklik yapmanın neredeyse imkansız olduğudur. Belediyelerin  politikası, çalışanlar için uygun iş elbiseleriyle ilgili değişik harcamalara yer vermediği müddetçe Maria ve iş arkadaşlarının durumunda bir değişme ya da iyileşme olmayacaktır.

Maria’nın soğukta üşüyerek çalışmasının sorumluluğu belediyeye aittir, ama aynı zamanda senin ve benim de sorumluluğumuzdur; unutmayalım ki kullandığımız oylar Maria’nın hangi türden bir işverene sahip olacağını belirler.